3 Nisan 2008 Perşembe

Les Choristes - Koro


2004 Fransa yapımı film ikinci dünya savaşı sonrası Fransa'sında geçer. İşsiz bir müzik öğretmeni olan Clement Mathieu, (Gérard Jugnot) problemli küçük çocuklara eğitim veren "Fond de l' Etang" ( Kuyunun Dibi) isimli yatılı okulda öğrenci mümessili olarak göreve başlar. Oldukça iyi niyetli ve babacan bir karakter olan B. Mathieu'nun aksine okul müdürü (François Berléand) ise öğrencilere karşı oldukça sert davranmakta, hücre cezası ve dayak gibi acımasız cezalar vererek disiplini sağlamaya çalışmaktadır. Bu gibi cezalar ile hiçbir sonuca varılamayacağını düşünen Clement, cezaların caydırıcı olmak bir yana öğrencilere ispiyonculuğa özendireceğini ve aralarındaki çatışmanın artacağını düşünür. Onları kazanmak için aklına gelen en iyi çözüm, en iyi bildiği iş olan müzik sayesinde öğrencilere ulaşarak onlara farklı bir dünyanın kapılarını aralayabilmek olur. Bu uğurda gösterdiği çaba hayatın kenarından aşağıya düşmek üzere olan bu zavallı çocuklara hayatı yakalama fırsatı sunar.


2004 yılında Fransa'da gişe rekorları kıran filmin konusu, güzel görüntüleri ve müzikleri ile hoşça vakit geçirmenizi sağlayacağından eminim.

2 Nisan 2008 Çarşamba

Cool T-shirts...





t-shirtler harika...bakması bedava :)


18 Mart 2008 Salı

Facebook'a Ulaşın...

http://siteunblocked.info/

internet sitesi network firewall tarafından engellenmiş sitelere ulaşabiliyorsunuz.

14 Mart 2008 Cuma

Göktürk'e Sinema Salonu...

Göktürk'te sinema salonu yok inanabiliyor musunuz? Ben de ilk zamanlar şaka diye düşünmüştüm ancak şaka değil basbaya gerçek. Belki çok büyük bir sinemanın maliyetini karşılamayabilir ancak bence Göktürk kesinlikle bir salonu hakediyor.

13 Mart 2008 Perşembe

Reign over me...

Adam Sandler'a olan hayranlığımı bir kez daha pekiştiren, elemanın komik olmak haricinde de ilave ne kadar meziyeti olduğunu gösteren sarsıcı bir film.
11 Eylül saldırılarında tüm ailesini kaybeden ve bu elim olayın etkisinden bir türlü kurtulamayan diş hekimi Charlie Fineman (Adam Sandler) ile Fineman'ın üniversiteden arkadaşı Alan Johnson'ın (Don Cheadle), ki bence kendisi de başarılı hayatının içerisinde kaybolmuş bir diş hekimi, yıllar sonra karşılaşmasını ve bu karşılaşmanın her ikisi üzerindeki etkilerini keyifle aktaran bir drama.
Filmde bence herşey inanılmaz. Oyuncuların bence "outstanding" performansı, görüntülerin sadeliği, müziklerin zarifliği sizi tamamıyla mevcuttan koparıp ekranın içerisine alıyor. Etkilendim, hislendim. Hele Adam Sandler'ın ve Don Cheadle'ın birlikte müzik yaptıkları ve New York sokaklarında motorlu scooter ile gezdikleri sahnelere özellikle bayıldım. kesinlikle edinin efendim...
Filmin resmi internet sitesi ;

8 Şubat 2008 Cuma

Adem'in Trenleri

"bana geçen tüm trenlerle selam gönder"
Ben küçük bir Anadolu kasabası fonunda anlatılan filmleri seviyorum. Film beni tatmin etmese bile görüntüler ve sıcak ilişkiler içimi o kadar ısıtıyorki, mutlu oluyorum. Küçüklüğümü buluyorum bu filmlerde sanırım, teyzemi, dayımı, dedemi, annannemi, çocukluğumun Ilgaz'ını buluyorum.
Hasan Hoca (Cem Özer) ve ailesi Ramazan Ayı nedeniyle geldikleri küçük bir kasabada hal ve tavırları ile kasabalıların tüm dikkatini üzerlerine çekmeyi başarırılar. Tüm kasaba yeni gelen bu ailede ki garipliğin nedenini bulabilmek için canla başla mücadele eder. İşte bu mücadele sırasında geçmişten hüzünlü hikayeler ortaya çıkar.
Başrollerinde Cem Özer, Nurgül Yeşilçay, Ümit Çırak, Asuman Dabak ve Turan Özdemir gibi başarılı oyuncuların bulnduğu filmin yönetmeni ise Usta Beni Öldürsene ve O da Beni Seviyor filmlerinden tanıdığımız Barış Pirhasan.

7 Şubat 2008 Perşembe

Korkuyorum...


Son dönemde ülkemizde yaşanan önemli gelişmelere kayıtsız kalmak mümkün değil. Malumunuz, hükümet yakın zamanda üniversitelerde ki türban yasağını kaldırmayı amaçlıyor. Bu amacına yönelik çalışmalarını da yalnız başına yürütmüyor, Milliyetçi Hareket Partisi'nin de desteğini alan hükümetin amacına ulaşması ise kaçınılmaz görünüyor. Yaşananlar nedeniyle tedirginim. Yaşananlardan daha ziyade yaşanması muhtemel olaylardan korktuğum için tedirginim. Zira İran Devrimi'nde yaşananları ve devrim karşıtı olanların yaşadıklarını biraz araştırmanızı tavsiye ederim.

Türkiye için bu tasarının kanunlaşması ile birlikte yeni ve de bence tehlikeli bir sürecin başlayacağı bir gerçek. Bugüne kadar birlikte sorunsuz ve huzur içerisinde yaşayan halkımızın kutuplara ayrılması muhtemeldir. Bu kutuplaşmanın da hepimizi istenmeyen bir noktaya götüreceği alenidir. Türkiye, nüfusunun önemli bir bölümü müslüman olan LAİK bir cumhuriyettir. Bizi laik olan avrupa devletlerinden ayıran en önemli unsurda budur. Türbanın bahsedilen ülkelerde kamusal alanlarda serbest bırakılması onların sosyal hayatlarına önemli bir etki yapmaz. Zira oralarda türbanı mesele yapan zihniyet azınlıktadır. Ancak, bizim ülkemizde bu durum ayrımcılığı tetikler. Müslüman olan ancak türban takmayan bayanlarımız inançsızlıkla suçlanabilir. Bunun ardından birçoklarımızın inançları sorgulanabilir. İşte beni korkutan budur. İşte sessiz çoğunluğu korkutan budur.

Fracture-Cinayet Gecesi...



Keyifli ve heyecanlı bir film. Anthony Hopkins'in canlandırdığı Ted Crawford'ın eşini öldürmek için yapmış olduğu ince ve zeki plan üzerine kurgulanan ve bu kurguyu genç, kendine güveni tam bir savcı (Ryan Gosling) ile destekleyen izlenmesi kolay bir film. Sinemada izleyememiş olanların hoş bir akşam geçirmelerine yardımcı olabilir.



Bay Hopkins'in oyunculuğuna söylenecek birşey yok ancak genç oyuncu Ryan Gosling özgüveni yüksek ve prensipli savcı karakterinde çok başarılı. O zaman alın biranızı ve mısırınızı, rahatça yerleşin kanepeye.

İyi seyirler...

10 Ocak 2008 Perşembe

Kenya Yanıyor...


2004 yılı yapımı Hotel Rwanda filmini izlediniz mi bilmiyorum, ama izlemediyseniz izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.


Bundan yalnızca 14 yıl önce, 1994 yılında, tüm dünyanın gözü önünde Fransız Hükümetinden (evet bizi ermenileri katletmekle suçlayan Fransız Hükümeti) ve Belçika Hükümetinden destek alan Hutu kabilesinin, Çin'den tanesini 50 cente aldıkları palalarla yalnızca 3 ay içerisinde 1.000.000 Tutsi'yi katletmesini dünyanın yüzüne tokat gibi vuran bir film.


Bir çoklarımız (ki buna bende dahilim) Ruanda'da yakın geçmişte bir kabile çatışması yaşandığını biliyordu. Ancak yaşananların basit bir kabile çatışmasından çok daha fazlası, yaşananların bir katliam olduğunu bilmiyordu. Olaylar Kara Afrika'da yaşanan ve akşam haberlerinde denk geldiğinde başka kanala geçilen sıradan (!) bir çatışmaydı.


Afrika'nın makus kaderi şimdi O'na yeni bir dram yaşatıyor. Bu kez Kenya'da. Hükümet yanlıları ve muhalifler yaklaşık 2 haftadır kanlı bir çatışmanın içerisinde. Rakamlara göre ölü sayısı 1.000'i aştı. Asıl korkulan ise olayların tamamen kontrolden çıkması ve ikinci bir Ruanda örneğinin yaşanması.


Bir çoğumuz orda bazı olaylar olduğundan haberdar. Ancak dünya olayları yine seyrediyor. eğer siz de yaşananları bu şekilde izlemekten rahatsızsanız ve birşeyler yapmak istiyorsanız, Kenya'da yaşananların son bulması için http://www.petitiononline.com/kenya08/ internet sitesi aracılığıyla bir imza vererek bir adım atabilirsiniz. Bu konuda yapılabilecek yeni önerilerinizi de buradan paylaşabilirsiniz.


Unutmayın bir şey değişir, çok şey değişir.

2 Ocak 2008 Çarşamba

Trade



Trade 13 yaşındaki meksikalı Adriana'nın (Paulina Gaitan) seks işcisi yapılmak üzere kaçırılması ve abisi Jorge'nin (Cesar Ramos) kızkardeşini kurtarma mücadelesini beyazperdeye aktarmak suretiyle kadın ticaretinin boyutunu gözler önüne seren etkileyici bir film. İzlemenizi tavsiye ederim. Filmin trailerini buradan izleyebilirsiniz.